DEPREME KARŞI GÜÇLENDİRME

DEPREME KARŞI BİR YAPININ GÜÇLENDİRİLMESİ söz konusu olduğunda, çeşitli yaklaşımlar, çeşitli yöntem ve teknikler, hatta bunların kombinasyonları arasından en etkin, en verimli, en elverişli olan güçlendirme stratejisinin ortaya konulması büyük bir önem taşır. Bu durum, bir tek yapı için geçerli olduğu kadar, benzer özellikler taşıyan belli bir yapı grubu için de, hatta bir kentte ya da bir ülkede bulunan yapıların tümü için de geçerlidir. Bu tür bir güçlendirme stratejisi, (i) görülen yaygın sorunlar ve zayıflıklar, (ii) amaçlanan güvenlik düzeyi veya düzeyleri ile (iii) elde bulunan güçlendirme teknolojileri ve olanakları göz önüne alınarak geliştirilebilir. Türkiye’de var olan yapı stoğunun depreme karşı güçlendirilmesinde izlenmesi uygun olan strateji bu bildiride kısaca irdelenmektedir. Bugün Türkiye’de pek de bilinçli olmadan uygulanmakta olan bu stratejinin dayandığı temel ilkeler gerekçeleriyle birlikte tanımlanmakta, uygulamada önem taşıyan bazı kavramlar vurgulanmaktadır.

Depreme hazırlıklı olma kavramının deprem öncesinde yapılması gereken, geniş kapsamlı ve uzun soluklu çalışmalarla ilgili bölümü, kısaca “risk yönetimi” diye adlandırılır. Çok boyutlu, zahmetli, uzun süreli çalışmalar içerdiğinden gerçekleştirilmesi pek de kolay olmamakla birlikte, gerçekleştirilebildiğinde deprem zararlarını azaltmada çok etkili olan bu tür etkinlikler arasında, var olan yapıların yeterli bir deprem güvenliğine kavuşturulması büyük önem taşıyan etkinlik türlerinden biridir.

 Var olan bir yapının deprem güvenliği bakımından güçlendirilmesi söz konusu olduğunda, çeşitli yaklaşımlar, çeşitli yöntem ve teknikler, hatta bunların kombinasyonları önerilebilir. Böyle bir durumda, en etkin, en verimli, en elverişli olan güçlendirme stratejisinin ortaya konulması, en sağlıklı sonuca ulaşılabilmesi açısından büyük bir önem taşır. Bu durum bir tek yapı için geçerli olduğu kadar, benzer özellikler taşıyan belli bir yapı grubu için de geçerlidir. Hatta, bir kentte, bir ülkede, benzer koşullar altındaki bir coğrafyadaki tüm yapılar için bile genellenebilecek bir güçlendirme stratejisinden söz edilebilir.

Türkiye’de yeterli deprem güvenliği taşımadığı bilinen büyük bir bina stoğu bulunduğu bilinmektedir. İçinde bulundukları koşullar ve yapısal özellikleri önemli ölçüde benzer binalar içeren bu stoğun depreme karşı güçlendirilmesinde izlenmesi uygun olan strateji bu bildiri çerçevesinde kısaca irdelenmektedir. Doğrusu, uzun yıllar içinde, ağırlıklı olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi araştırma ve uygulama çalışmaları çerçevesi içinde gelişen bu güçlendirme stratejisi, bugün Türkiye’de geniş kapsamda uygulanmaktadır. Ne var ki, bu uygulama genellikle bilinçli olmadan gerçekleştirilmekte, bu yüzden de uygulamada çeşitli yanlışlıklar ve eksiklikler kaçınılmaz olarak yer almaktadır. Bu bildirinin amacı söz konusu güçlendirme stratejisini, dayandığı temel ilkeler ve geçerlilik gerekçeleriyle birlikte tanımlayıp tanıtmak ve bunun da ötesinde, uygulamada önem taşıyan bazı kavramların altını bir kez daha çizmektir. Son 15 yıl içinde gerçekleşen depremler ardından yapılan pek çok inceleme, yukarıda değinilen yaygın yapı türünün ortak zayıflıklarını açıkça ortaya koymaktadır.

• Az katlı (1∼2 kat) binaların, düşük nitelikli olmalarına rağmen, depremlerde çok kötü davranmadıklarını; üzerlerinde oluşan deprem kuvvetlerinin düşük düzeyde kalması nedeniyle, genellikle depremi hasarsız ya da hafif hasarla atlatabildiklerini; • Çok katlı (>10∼12 kat) binaların projelendirilmelerine ve yapımlarına gereken özenin gösterilmiş olması sonucunda, oldukça yeterli düzeyde bir deprem güvenliğine sahip olduklarını ve genellikle depremde çok büyük sorunlar yaratmadıklarını; • Orta yükseklikteki (3∼8 kat) binaların çoğunlukla kötü mühendislik ürünü olduklarını; kötü malzeme, kötü proje ve kötü yapım sonucunda, deprem güvenliklerinin genellikle yetersiz olduğunu; deprem dede  en fazla hasar bu yapılarda etkinliğini göstermiştir.

Evinizin Altından Fay Hattı Geçiyor Mu?

Marmara Denizi’nde meydana gelebilecek depremin sadece İstanbul’u değil, bütün Marmara Bölgesini etkileyeceğini belirtti.

Vatandaşların Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) sitesine girerek evlerinin altından fay hattı geçip geçmediğini kolaylıkla öğrenebileceğini belirten Er, zemin etüdü ile de evlerin sağlıklı olup olmadığının belirlendiğini söyledi.

Marmara Denizi’nde meydana gelen depremle birlikte geçtiğimiz günlerde 4,7 şiddetinde olan depremleri doğru tahlil etmek gerektiğini söyleyen Er, “Bu depremler Marmara Denizi içinden geçen İstanbul depremi olarak adlandırılıyor. Ama Marmara’da olan deprem İstanbul depremi değil, Marmara depremidir. Çünkü bütün Marmara etkilenmiştir. İsmini doğru koymak lazım.
Olabilecek Marmara depreminden elbette Bursa da etkilenecektir.

Bursa’yı etkileyecek olan deprem sadece Marmara Denizi içindeki faylar değil, İznik’ten başlayıp Gemlik, Mudanya, Karacabey’e doğru devam eden Kuzey Anadolu fay hattının orta kolu üzerinde oluşan depremlerdir. Burada olabilecek bir depremde İstanbul’un etkilenmesi de söz konusudur.

Asıl Bursa’yı bekleyen, 1855 yılında olmuş ve küçük kıyamet olarak adlandırılan depremin, İnegöl’den başlayarak Yıldırım, Osmangazi, Nilüfer ve Mustafakemalpaşa’dan devam eden bir fay hattıdır. Bu orta ve güney kolu olarak adlandırılan her iki fay hattının da yerleşim yerlerinin içinde geçtiğini net bir şekilde söyleyebiliriz” dedi.

“Bugün internet üzerinden parselimizin, evimizin neresinden fay hattı geçtiğini çok net bir şekilde görebiliyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Er, “E- devlete giriş yaptığımızda parselimizin zemin özelliklerini de görebiliyoruz. Dolayısıyla doğal afet anlamında çok net bilgilere sahip olabiliriz. Bunların yanı sıra en önemli şey binaların güvenliğidir. Binalarda mühendislik hizmeti alınmamışsa o bina güvenli bina değildir.

Öncelikle zemin etüdü yaptırılması gerekiyor. Bu etütle fay hatlarına ne kadar mesafede olduğu bilinmelidir. Ev fay hattının üzerindeyse ona göre tedbirler alınabilir. Zemin etüdü mevcut binalara da yapılmaktadır. Sadece yeni yapılan binalar değil. Bundan sonra beton, demir ve proje uygunluğunu test ederek güvenli bir bina olup olmadığını net şekilde öğrenebilir.

Eğer bina sağlam değilse güçlendirme yapılabilir. Eğer zemin sağlam değilse zemin iyileştirme de yapılabilir ama bunlar masraflı şeylerdir. Daha güvenli bir şehir olması için bu işin önceden planlanması gerekmektedir. Bunun için de belediyelere ve merkezi idareye görevler düşmektedir” diye konuştu.